Temennimiz Stonehenge’den daha eski olan Göbeklitepe için de bu kadar özenli çalışmalar yapılmalı, tüm dünya ile paylaşılmalıdır. Çünkü Göbeklitepe, Stonehenge anıtından 6000 bin yıl daha eskidir. Göbeklitepe’nin de, 1986 yılında UNESCO Dünya mirası listesi‘ne giren Stonehenge Anıtı gibi, listeye girmesini
Kitüm görkemiyle tapınakları görünce burayı inşa eden insanlara karşı saygı duymamak içten bile değil. Ama tespit edilen daha 14 tapınağın yerin altında olduğunu öğrenince bu saygı katbekat artıyor. MÜZEYİ DE GEZİN. Fakat Göbeklitepe‘nin kıymeti harbiyesini anlamak için sadece ören yerini gezmek yetmez. Tekrar
göbekli tepe, yerleşim yerinden öte, bir tapınak merkezidir. bulunan mimari yapılar günlük yaşama yönelik değil, aksine özel amaçlar (hac) için yapılmış kült yapılardır. nevali çori, karahantepe (keçeli tepe), sefer tepe gibi yerler ayni kültüre ait daha küçük boyutlu uydu yerleşim yerleri olarak varsayılmaktadır
2 Göbeklitepe’nin daha sonra inşa edilen tapınaklara etkisi nedir? Cevap: Bulunduğu döneme kadar insanlık tarihine ilişkin neredeyse tartışmasız kabul edilmiş ve insanların şehirciliğe geçişine dair birçok tespiti değiştirmiştir; 3. Göbeklitepe’nin bir gözlemevi olabileceğinin kanıtları neler olabilir?
vjb7a5V. Kanadalı bilim insanı Ted Banning, 12 bin yıl önce inşa edilen Şanlıurfa’daki Göbekli tepe’nin tapınak değil, yerleşim yeri olduğunu öne Current Antropology adlı dergide yayımlanan makalesinde, bölgedeki taşların ev olduğunu iddia etti. Kanadalı bilim adamı, “Gördüğümüz her büyük taş veya yapı tapınak değil. Burada hiçbir kazıda görmediğimiz kadar çok yiyecek artığı var. Dünyanın en büyük çöp yığınlarından biri. Burada insanların yaşamış olması lazım. Başka şekilde bu artıklar oluşamazdı” dedi. Banning, bölgede bulunan kesici aletlerin yemek hazırlamak için olabileceğine de dikkat gecikmedi1994’te gerçekleşen kazıyı yöneten Schmidt’in Banning’e cevabı gecikmedi. Schmidt İngiliz The Times gazetesine, “Ona katılmıyorum ama farklı fikirlere daima açığız” diye konuştu. Alman bilim adamı ayrıca, Kanadalı meslektaşına bilimsel dergilerde yanıt vereceğini söyledi. İngiltere’de bulunan Stonehenge’den bile 6 bin 500 yıl öncesine dayanan Göbeklitepe insanların dini inançlarının daha yerleşik hayata geçmeden başladığını göstermiş ve insanlık tarihini değiştirmişti. 1995’ten bu yana Schmidt liderliğinde gerçekleştirilen kazılar her yıl eylül ve ekim aylarında Geographic tanıtmıştıNational Geographic dergisi geçen yaz Göbekli Tepe’yi kapak konusu yapmış ve şu cümlelerle tanıtmıştı Göbekli Tepe’de iç içe geçmiş daireler biçiminde yerleştirilmiş onlarca T biçimli devasa taş blok uzanmaktadır. Bu yer az da olsa Stonehenge’i anımsatır. Fakat ondan çok daha önce inşa edilmiştir ve kabaca yontulmuş kayalardan değil, üzerleri sıra sıra ceylanlar, yılanlar, tilkiler, akrepler ve ürkütücü yaban domuzlarıyla bezeli, alçak kabartma biçiminde kireçtaşından özenle yontulmuş anıtsal dikmelerden oluşmaktadır. Bu anıtsal dikme taşlar grubu yaklaşık 11 bin 600 yıl -yani Gize’deki Keops Piramidi’nden de yedi bin yıl- önce inşa edilmiştir. Bilinen en eski tapınak buradadır.
9. Sınıf Tarih Ders Kitabı Sayfa 61 Cevapları Meb Yayınları’na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz. Tarihi Aydınlatan Bir Yer Göbeklitepe “Bereketli Hilal” olarak gösterilen Yukarı Mezopotamya, insanlık tarihinin bilinen en eski yerleşim yeri olup Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan Urfa ve Harran’ı kapsamaktadır. Önemli inanç merkezlerine sahip olan bu bölgede kadim Sümer, Asur ve Bâbil gibi birçok medeniyet kurulmuştur. Bu bölgede yapılan arkeolojik kazılarda, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan Göbeklitepe’nin keşfi, dinler tarihi açısından önemli veriler sunmuştur. Göbeklitepe Tapınakları genellikle sonsuzluğu, bütünlüğü ve evreni simgeleyen daire formunda inşa edilmiştir. Tapınak alanındaki kaya yüzeylerinde çok sayıda daire sembolü yer almakta olup bu formlar Göbeklitepe’den sonra inşa edilmiş birçok tapınakta da görülmektedir. Bazı bilim insanları, Göbeklitepe’nin bir gözlemevi olarak kullanıldığını ifade etmiştir. Tapınakların, yıldız ve gezegenlerle bağlantılı olduğu, gök cisimlerinin hareketlerini izlemek ve konumlarını belirlemek için kullanıldığı görüşü neredeyse bütün antik tapınaklar için dile getirilmiştir. Bir tapınak olmanın ötesinde Göbeklitepe, karanlıkta kalmış bir inanç sisteminin en önemli kanıtı olarak günümüze ulaşmıştır. Neolitik Dönem’in erken evresine ait olan Göbeklitepe, bu dönemde yaşamış insanın inanç ve düşünce dünyasını ortaya koymaktadır. Göbeklitepe’nin yapısal ve biçimsel özellikleri o dönemde yaşayan insanın, sanıldığının aksine güçlü bir tanrı düşüncesine sahip olduğunu ve ileri düzeyde bir dinî sembolizm kullandığını kanıtlamaktadır. Göbeklitepe’nin tarih boyunca inanç merkezi olan ve peygamberler şehri olarak bilinen Şanlıurfa’da bulunması, ülkemiz için ekonomik ve kültürel fırsat olmuştur. Anadolu’nun ne kadar kadim ve zengin bir kültürel dokuya sahip olduğunu kanıtlayan bu yapı, ortaya çıktığı günden beri birçok yerli ve yabancı araştırmacının ilgisini çekmiştir. İnanç turizminin en gözde mekânlarından biri olan bu tapınağın, ülkemize çok ciddi katkısının olacağı açıktır Kurt-Göler, 2017, düzenlenmiştir. Aşağıdaki soruları metinden yola çıkarak cevaplayınız. 1. Yukarı Mezopotamya’nın Bereketli Hilal olarak gösterilmesinin nedenleri neler olabilir? Cevap Bereketli hilal, buyuk bir bölüm toprakları Orta Doğu olarak adlandırılan bölgede bulunan bölgedir. Kışları yağmurlu, yazları ise kurak geçen bölgede Akdeniz iklimi hüküm hilal ifadesi ilk kez ABD’li bilimci James Breasted tarafından kullanılmıştır. Bölge Güney’de Arabistan çölü, Kuzey’de Doğu Anadolu bölgesi ile sınırlanmıştır. 2. Göbeklitepe’nin daha sonra inşa edilen tapınaklara etkisi nedir? Cevap Bulunduğu döneme kadar insanlık tarihine ilişkin neredeyse tartışmasız kabul edilmiş ve insanların şehirciliğe geçişine dair birçok tespiti değiştirmiştir 3. Göbeklitepe’nin bir gözlemevi olabileceğinin kanıtları neler olabilir? Cevap Araştırmacılar, Göbeklitepe’deki ünlü antik sembolleri tercüme ettiler ve yıl önceki yıkıcı bir kuyruklu yıldız çarpmasının etkisini anlatan bulgulara rastladılar. Bu bile o dönemde gök bilim çalışmaları yapıldığını gösterir. 4. Günümüzde Türkiye’ye katkı sağlayan diğer tarihî yapıtlar hangileridir? Cevap Türkiye’nin listeye giren ilk değerleri İstanbul’un Tarihi Alanları, Sivas Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ile Göreme Milli Parkı ve Kapadokya’ydı. Sadece Türkiye sınırları içinde kalıcı listeye giren 15 mirasın yanı sıra adayları içeren geçici listede 60 doğal ve kültürel değer yer almaktadır. 9. Sınıf Meb Yayınları Tarih Ders Kitabı Sayfa 61 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz. Tarih Kitabı Cevapları ☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
“Dünyanın en önemli ve gizemli arkeolojik alanı neresidir?” diye sorulsa, birçok kişi piramitler ya da Stonehenge diye cevap verir. Oysa çoğu arkeolog bu tespite katılmayacak, onun yerine ülkemizde bulunan 12-13 bin yıllık Göbeklitepe cevabını verecektir. Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın 12 km kuzeydoğusunda, Örencik yakınlarında yer alan, dünyanın bilinen en eski dini yapılarına ev sahipliği yapan arkeolojik bir kazı alanı. 20 civarında daire oluşturan, 200’den fazla, boyları altı metreyi bulan T şeklinde sütunlardan oluşmaktadır. Göbeklitepe, bilinen en eski megalitik yapıdır. Sütunların üstünde, çeşitli hayvan sembolleri ile hâlâ tam olarak neyi temsil ettikleri anlaşılamayan soyut resimler, kabartma ya da oyularak resmedilmiştir. Aslan, yılan, akbaba, yaban ördekler, tilki, boğa en çok resmedilen hayvanlar arasında. Sütunlar boşluk bırakmayacak şekilde çok resimle süslendiği için, bu çizimlerin süslemeden çok bir hikâyeyi anlatmayı amaçladığı anlaşılmakta. Ancak bu hikâyenin, ya da soyut sembollerin, ne anlama geldiği gizemini koruyor. T şeklindeki taşların ise kolları açık insanları temsil ettiği düşünülüyor. Bölge ilk olarak, Chicago ve İstanbul Üniversiteleri tarafından 1963’te fark edilmiş, ancak T şeklindeki taşların dışarıda kalan kısımları mezar taşı zannedilmiş, böylece bölgede kazı yapılmamış. Ancak bu ekibin aldığı notları gören Alman arkeolog Klaus Schmidt, bölgede önemli bir arkeolojik alan olduğuna ikna olup bölgeyi incelemeye gitti. Ertesi yıl da Şanlıurfa Müzesi’nin yardımı ile kazılar başladı. Kısa süre içinde sütunlar ortaya çıktı ve tarihlendirme yapıldığı zaman Schmidt’i hayretler içinde bırakan bir sonuca tanıklık edildi. Söz konusu sütunlar tam 12-13 bin yıl önce, yani 11-10 bin arasında yaşayan insanlar tarafından işlenip bölgeye konulmuştu. Bu, arkeoloji bilimini baştan yazmayı gerektirecek bir keşifti. Bu sonuç neden şaşırtıcı idi? Göbeklitepe’deki ibadethane olduğuna inanılan yapı Stonehenge’ten 7-8 bin yıl, Giza Piramitleri’nden 7 bin 500-8 bin 500 yıl önce inşa edilmişti. Söz konusu yapının inşa döneminde çanak-çömleksiz Neolitik A dönemi avcı-toplayıcılarının yaşadığı düşünülmekteydi. BİR ARAYA NASIL GELDİLER? Bunların ise metallere, yazıya ve tekerleğe sahip olmadığı, çanak çömlek yapamadığı, tarımcılık ve hayvancılığı keşfetmediği zannediliyordu. Nitekim bölgede yapılan kazılar, gerçekten de ibadethaneyi inşa edenlerin bu özellikleri gösteren avcılar olduğunu desteklemekte. Göbeklitepe’nin keşfine kadar, o dönemin avcı-toplayıcı insanlarının böyle bir eser yapamayacağına inanılıyordu. Göbeklitepe keşfedilir keşfedilmez, cevabını tam bilemediğimiz önemli gizemler ortaya çıktı. Avcı topluluklar neden böyle bir yapı inşa etme gereği duymuştu? Yerleşik bir hayat yaşamayan bu insanları böyle bir şey yapmaya ne motive etmişti? Çıkarıldıkları yerde 50 tonu bulan taşları, yüzlerce metre taşıyıp bölgeye nasıl getirmişlerdi? Böyle bir işlemi yapmak için en az 500 işçinin çalışması gerektiği düşünülmektedir. Bu kadar insan nasıl bir araya gelmişti? Nasıl beslenmişti? Bu soruların tam olarak cevabını bilmiyoruz. Ancak bölgede önemli bir yerleşim yerinin izine rastlanmamasından hareketle, insanların bu bölgede dini motivasyonlarla bir araya gelip, böyle devasa bir projeyi gerçekleştirdikleri düşünülmekte. Göbeklitepe keşfedilmeden önce, insanların tarım ve hayvancılığı keşfinden sonra büyük yerleşim yerlerinin ve tapınakların ortaya çıktığı düşünülürdü. Tabii insanların neden, protein açısından daha zengin gıda getiren ve tarımcılıktan daha kolay olan avcılığı terk edip, yorucu tarımla uğraştığı cevapsız bir soru olarak kalmıştı. Göbeklitepe’yi keşfeden Schmidt’e göre bu keşif, denklemi tersine çevirdi. Avcılar önce Göbeklitepe’yi inşa etmişler, daha sonra oradaki yaşamı devam ettirmek için alternatif gıda kaynaklarına ihtiyaç duymuşlardı. Nitekim en son arkeolojik veriler, Göbeklitepe’den sadece 30 km uzaktaki Karacadağ’ın ilk tarımın başladığı yer olduğuna işaret ediyor. Tarım burada, Göbeklitepe’nin inşasından 500-1500 yıl sonra başlamıştı. Gene ilk ilkel hayvancılık bu bölgelerde, ibadethanenin inşasından bin-2 bin yıl sonra ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla sanıldığı gibi, tarımın ortaya çıkması şehirleşme ile dini merkezlerin inşasına yol açmamış; din, şehirleşme ve dini merkezlerin inşasına yol açmış, bunun sonucunda tarımcılık ve hayvancılık ortaya çıkmıştı. GİZEMİ ÇÖZÜLEMEDİ Göbeklitepe’de yaşayanların nasıl bir dini inanca sahip olduğu belirsiz olmakla beraber, önceden iddia edildiği gibi avladıkları hayvanlar etrafında şekillenen kült inançlara sahip olmadıkları kesin. Zira, sütunlarda avlanan hayvanlar ya da av sahneleri önemli bir yer tutmamakta, daha ziyade güçlü hayvanlar resmedilmekte. Göbeklitepe’nin ortaya çıkışı kadar, kayboluşu da çok gizemli. Çoğu tarihi yapı gibi, ibadethane terk edilme ya da unutulma ile ortadan kaybolmamış. 8 bin yıllarında, bir anda Göbeklitepe’nin ziyaretçileri ya da sakinleri bu yapıları toprakla gömmeye karar vermişler ve 300-500 arası metre küp toprak dökerek yapıları gömmüşler. Gömmekte kullanılan toprak, küçük kireç taşı parçaları, taş alet ve hayvan kemikleri ile doludur. Bölge sakinleri neden ibadethaneyi kasıtlı bir şekilde gömdü? Bu soru da gizemini koruyor. Bu gömme işlemi olmasıydı, muhtemelen taşlar zarar görürdü. Kim bilir belki de atalarımız gelecek nesillere mesaj göndermek istedi. Ama mesaj nedir?
Dr. Öğr. Üyesi Tulga Albustanlıoğlu Geçmişi günümüzden yaklaşık yıl öncesine kadar uzanan Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmaları hızla devam ediyor. Göbeklitepe uygarlık tarihi ile ilgili bildiklerimizi tamamen değiştirebilir. Şanlıurfa kent merkezine yaklaşık 18 km uzaklıktaki Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmaları hızla devam ediyor. Uygarlık tarihi ile ilgili bildiklerimizi tamamen değiştirecek Göbeklitepe’nin geçmişi günümüzden yaklaşık yıl öncesine kadar uzanıyor. Hitit, Lidya, Sümer gibi Mezopotamya uygarlıkları ve Maya uygarlığı Göbeklitepe’den binlerce yıl sonra ortaya çıktı. German Archaeological Institute DAI - Göbeklitepe Arkeolojik Alanı’nın havadan çekilen fotoğrafı Buzul Çağı’nın sona erdiği Paleolitik Çağ’da Eski Taş Çağı olarak isimlendirilir yaşayan insanlar avcılık ve toplayıcılık ile yaşamalarını sürdürüyordu. İnsanların tarım, seramik kaplar, yazı ve tekerlek ile henüz tanışmadığı ve yük hayvanlarının ehlileştirilmediği bu dönemde Göbeklitepe’de bulunan devasa anıtların nasıl yapıldığı hâlâ gizemini koruyor. Çünkü bu anıtları inşa edebilmek için insanların son derece gelişmiş ve sistemli bir şekilde birlikte çalışması ve iş bölümü yapması gerekir. Yani gelişmiş bir toplumsal düzene ihtiyaç duyulur. Göbeklitepe tapınakları Mısır’da bulunan piramitlerden daha küçük olmasına rağmen onlardan 7000 yıl önce yapılmış. Piramitlere benzer şekilde Göbeklitepe’deki anıtların inşa edilmesi için gelişmiş bir organizasyon becerisi gerekiyor. Bugüne kadar bilim insanları genellikle insanların toprağı ekip biçmeyi öğrenmesinin yani tarım sürecinin başlamasının yerleşik hayata geçilmesine ve dini yapılar inşa edilmesine olanak tanıdığını düşünüyordu. Küçük yerleşimler şehirlerin, şehirler ise uygarlıkların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştu. German Archaeological Institute DAI Göbeklitepe'de bugüne kadar yaklaşık metrekarelik yani yaklaşık olarak 11 futbol sahasını kaplayacak bir alanda kazı çalışmaları yapıldı ve toprak altı görüntüsü elde edildi. Bu çalışmalar sonucunda Göbeklitepe’de daire şeklinde altı tapınak ortaya çıkarıldı. Henüz kazı yapılarak toprak üzerine çıkarılmayan 14 tapınak bulunuyor. Daire şeklindeki anıtsal yapıların çevresi taş duvarlarla örülmüş. Taş duvarların arasına belirli aralıklarla T şeklinde küçük sütunlar yerleştirilmiş. Yapıların ortasında ise yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve 16 ton ağırlığında iki büyük taş sütun yer alıyor. Göbeklitepe’de bulunan sütunların üzerinde yaban hayvanlarının tasvirleri alıyor. Büyük taş sütunların üzerinde kolları ve elleri gösteren kabartmalar yer aldığından T şeklindeki taşlar insanlara benzetiliyor. Göbeklitepe’yi inşa eden insanların yaşadıkları çağın çok ilerisinde mühendislik bilgisinin yanı sıra bu taşları şekillendirebilmek için jeoloji bilgisine de sahip oldukları düşünülüyor. Göbeklitepe’deki kazı ve araştırmaların sonucunda çok sayıda hayvan kemiğine rastlandı. Bu bilgiler Göbeklitepe’de yaşayan insanların avcılık ve toplayıcılık ile uğraştığını kanıtlıyor. Dolayısıyla bu insanların Neolitik ya da Yeni Çağ/Cilalı Taş Devri olarak isimlendirilen tarım sürecinden önceki bir dönemde Göbeklitepe’de yaşadığını söyleyebiliriz. Oysa günümüze kadar kabul gören kurama göre böylesine yapıları inşa edebilmek için insanların yerleşik tarım toplumuna geçmiş olması gerekiyordu. Göbeklitepe’deki tapınakları kullanan insanlar daha sonra bu yapıları gömmüşler. Gömülen tapınakların üzerine daha küçükleri yapılmış. Bu süreçte tapınakların da değişime uğradığı görülüyor. yıl önce yapay bir tepeye höyük dönüşen Göbeklitepe, 1995’te başlayan kazılarla gün yüzüne çıkarıldı. Tapınaklar 1000 yılı aşkın bir süre boyunca bölgedeki kültürel yaşamın merkezinde yer almış, hem dinsel bir merkez hem de fikirlerin paylaşıldığı bir toplanma yeri işlevi görmüş. Günümüzde Göbeklitepe uygarlık tarihinin akışını değiştiren ve gizemini korumaya devam eden dünyanın en önemli arkeolojik alanı olarak dikkat çekiyor. Kaynaklar Schmidt, K., Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbeklitepe - En Eski Tapınağı Yapanlar, Çev. Rüstem Arslan, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 2018. Albustanlıoğlu, T., “Uygarlık Tarihinin Karakutusu Göbeklitepe” Bütün Dünya Dergisi, Sayı 2017/8, 2017. Collins, A., Göbeklitepe Tanrıların Doğuşu, Çev. Leyla Tonguç Basmacı, Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2016. Plegge, J., Turkish Stonehenge Gobekli Tepe, Plegge Enterprises, North Dakota, 2012. Yazar Hakkında Dr. Öğr. Üyesi Tulga Albustanlıoğlu Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Zeugma ve Erythrai Kazıları Heyet Üyesi Bilim Genç web sitesinde yayınlanan yazı, haber, video, fotoğraf, çizim ve animasyonların her türlü hakkı TÜBİTAK’a aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi olsa alıntı yapılamaz, kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz. Sosyal Bilimler Benzer İçerikler Popüler İçerikler
Oluşturulma Tarihi Temmuz 02, 2018 1155DÜNYANIN en eski tapınakÿmerkezi olarak nitelendirilen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe, Bahreynde düzenlenen 42’nciÿDünya Mirası Komita Toplantısı’nda UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edildi. Bu gelişmenin ardından Göbeklitepe'nin nerede olduğu merak ediliyor. İşte Göbeklitepe hakkında detaylarKent merkezine 18 kilometre uzaklıkta bulunan Örencik Mahallesi yakınlarındaki, Neolitik Çağa ait ve dünyanın bilinen en eski tapınak merkezi olarak kabul gören Göbeklitepe Birleşmiş Milletler BM Bilim, Eğitim ve Kültür Teşkilatının UNESCO, ’Dünya Mirası Geçici Listesinden,asil listeye tarihi adına şimdiye kadar bildiğimiz tüm bilgileri tekrar gözden geçirmemize sebep olan Dünya’nın İlk Tapınağı Göbeklitepe’nin internet sitesine hoş geldiniz. Şanlı Urfa’ya 15 km uzaklıkta olan bu arkeolojik site üzerinde yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan sonuç çok şaşırtıcı, Göbeklitepe günümüzden tam yıl önce inşa olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemine – ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulundu. 1995 yılında arkeolog Prof. Klaus Schmidt tarafından Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün desteğiyle başlayan kazılar sonucu elde edilen verilere göre bu yapılar yerleşim amaçlı kullanılmamışlar. Göbeklitepe’de bulunan henüz sadece altı tanesi gün ışığına çıkarılmış, toplam 20 adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapılmış olduğu biliniyor, yani bu yapılar dünyanın ilk tapınakları. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor, T biçiminde sütunlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde iki T biçiminde sütun karşılıklı olarak yer boyları 3 ila 6 metre arasında değişen bu T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyorlar. Bunun sebebi T biçimindeki sütunlarda görülen kol ve el tasvirleri. Ayrıca bu sütunlar üzerine işlenmiş hayvan tasvirleri ve soyut semboller yaban domuzu, tilki, yılan, turna ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri. Taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de bulundu. Bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunun yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan günümüze bu denli mükemmel olarak korunmuş şekilde kalması da arkeologları şaşırtan bir diğer konu. Yapılış yılından yaklaşık bin yıl sonra onlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldüğü bilinen Göbeklitepe’nin niye gömüldüğü de cevabı bilinmeyen sorular listesinde yer edilmiş insanları tasvir eden T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişiyor. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği arkeologlar tarafından henüz çözülemedi. İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı sorusu da henüz cevaplanmadı. Belki tüm bu sorular cevap bulduğunda insanlık tarihi yeniden çeken bulgularGöbeklitepe’deki tapınakları tasarlayanlar ve inşa edenlerin kim oldukları hala kesin olarak bilinmiyor. Bazı arkeologlar avcı toplayıcı olan bu topluluğun şamanik bir düzende organize olduklarını tahmin ediyorlar, yani tüm bu düzenin ardında şaman bir din lideri var. Ancak diğer bir görüş şaman liderlerin daha çok Antik Mısır’dan bildiğimiz özel bir rahip sınıfına dönüşmüş olduğu yönünde. Bu görüş bugüne kadar bilinen bilimsel verilerden çok daha önce toplumsallaşmanın gerçekleştiğini, insanların hiyerarşik düzende belirli sınıflara göre organize olduklarını ortaya 3 ila 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların taşınıp dikilme işlemlerinin de bu organizasyon sonucu gerçekleştiği tahmin ediliyor. Yani her işlem için belirli bir grubun çalıştığı ve idareci rahiplerin tüm topluluğu ve aynı zamanda törenleri yönettiği bir sistem olasılığı başkanının hipotezi ise Göbeklitepe’nin ölü gömme yeri olduğu yönünde. Her ne kadar şimdiye kadar ölülere ait kemikler bulunmasa da zeminin altında ya da henüz kazılmamış duvarların arasında kalıntılar olma ihtimalinden söz ediliyor. Bu görüş Göbeklitepe’de yapılan tüm ayinlerin ölü gömme töreni olduğunu ve bu törenler sebebiyle büyük bir grubun bir araya geldiğini ile ilgili soruların cevapları henüz tam olarak verilemiyor, her geçen yıl yapılacak yeni kazılar ve bu kazılarda bulunacak yeni malzemeler ile insanlık tarihi biraz daha aydınlanacak. Belki de bu yeni bulgular kendimiz hakkındaki düşünme biçimimizi tamamıyla değiştirecek.
göbeklitepe nin daha sonra inşa edilen tapınaklara etkisi nedir