OtJI3. Ana sayfa Yaşam'a Dair Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe… Kışın sert geçtiği coğrafyalarda yaşayan toplumlar, baharın gelmesini hasretle beklerler. Kışın sert koşulları, biriktirilen erzakların tükenmesi, şiddetli soğuk gibi çileler onların bahara olan özlemini biraz daha arttırır. Baharın başlaması da, o toplumlarda adeta bir bayram sevinci yaratır. Özellikle Orta Asya Türk devletleri, İran ve Mezopotamya’da yaşamış medeniyetler; baharın başlangıcına, yani Nevruza büyük önem vermişlerdir. Çünkü bu toplumlar kışın zorluklarını fazlasıyla yaşamışlardır. Onun için Nevruz; Türkler, Kürtler, Farisiler ve yine bu toplumlardaki eski inanışlardan Zerdüştlük, Paganizm ve Şaman inancına mensup olanlar açısından ayrı bir yere sahiptir. Öyle ki; bu toplumların her biri Nevruz’a ayrı bir anlam yüklemiş ve Nevruz’un kutsiyetini arttırmak için bir takım efsaneler uydurmuşlardır. Hatta bugün bile, bu inanışların etkisi, kendisini Nevruz kutlamalarında hissettirmektedir. Ateş yakıp, etrafında eğlenceler düzenlemek bunlardan biridir. Zira ateşe tapan Zerdüştler de böyle yaparlardı. Kışın yaşanmadığı ya da çok fazla hissedilmediği; Arap Yarımadası, Karadeniz kesimleri, Güneydoğu Asya gibi yerlerde yaşayan toplumlarda ya da, yaz ile kış arasında bahar mevsiminin belirgin bir şekilde yaşanmadığı Avrupa ve Kuzey Amerika gibi yerlerdeki toplumlarda, Nevruz çok fazla bir anlam ifade etmez. Dolayısıyla; Kürtlerdeki, neslin yok oluşunu engelleyen hikayenin anlatıldığı “Demirci Kawa” Türklerdeki, demirden dağı eritip kurtuluşu erişme hikâyesinin anlatıldığı “Ergenekon” gibi Nevruz efsanelerine bu tür toplumlarda rastlanmaz. Bir Yenilenme Eylemi Baharın başlangıcı, eski Orta Asya toplumlarındaki takvimlerde, yılın ilk günü sayılır ve Nevruz diye ifade edilirdi. Farsça kökenli bir kelime olan Nevruz; yeni anlamında “nev” ve gün anlamında “ruz” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş olup “Yeni Gün” manasına gelmektedir. Bahar kelime manasının ötesinde, yapmış olduğu çağrışımlar neticesinde yeniliği ifade eder duruma gelmiştir. Mesela; geç gelen bir mutluluk ya da yeniden bir başlangıca “ikinci bahar” denilmiştir. Aynı şekilde alışılmışın dışında yapılan yenilikler için de kimi zaman bahar kelimesi kullanılmıştır. Mesela mağrip ülkelerinde yıllardan beri süren tek adamlı yönetimlere karşı başlatılan isyanlar “Arap Baharı” diye isimlendirilmiştir. Velhasıl bahar; başlangıcı ifade etmektedir ve en nihayetinde “Her bahar bir çiçekle başlar.” Birçok toplulukta, farklı şekillerde asırlardan beri kutlanan Nevruz’u; İran, Afganistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan milli bayram olarak kutlamaktadır. Ülkemizde ise 1995’ten beri bayram olarak kabul edilmekte ve 21 Mart’ta düzenlenen etkinliklerle kutlanmaktadır. Türkiye’de özellikle Kürt siyasalı Nevruz’a büyük önem vermekte ve daha çok doğu illerinde coşkulu programlarla kutlamaktadır. Yapılan bu kutlamalar Nevruz’u, ideolojik bir atraksiyon haline getirmiştir. Kürt siyasal Nevruz’a yüklediği anlamda, tıpkı “Demirci Kawa” efsanesinde olduğu gibi bugün de Kürtlerin yok edilmeye çalışıldığını, sistem tarafından organizeli bir şekilde asimilasyona tabi tutulduğunu vurgulamaktır. Onun için yapılan kutlamalarda bu asimilasyon politikası karşısında Kürtlerin boyun eğmeden, kararlı bir şekilde direnmeleri noktasında motive edilmesi amaçlanmaktadır. Bu yönüyle Nevruz, Kürt siyasalı tarafından kendi sempatizanları arasında bir sinerji oluşturmak maksadıyla sembolleştirilmiştir. Nasıl ki, sosyalistler 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda yapılan kutlamaları bir araya gelmeleri amacıyla sembolleştirmiş; nasıl ki ulusalcılar Cumhuriyet Bayramı’nı Kemalist ideolojinin kutsal günü haline getirip, motivasyonları için adeta bir ritüele dönüştürmüşse; ayni şekilde Kürt siyasalı da Nevruz’u bir araya gelme ve motivasyon maksadıyla sembolleştirmiştir. Maalesef sembol günlerde yapılan, bu ideolojik buluşmalar; bir kesimi yüceltirken, geriye kalanları ötekileştiren bir yapıda tezahür etmektedir. Yani aynı coğrafyada yaşayan insanları bile ayrıştırmaya yöneliktir. Son yıllarda Kürt siyasalı Kürtlerin insani haklarının mücadelesini vermek yerine, doğu illerinde otoriteyi sağlamak adına bir baskı unsuruna dönüşmüştür. Kürt siyasalının “Ya benimlesin ya karşımda” psikolojisi, Nevruz kutlamalarını da ötekileştiren ve ayrıştırıcı bir şenlik haline dönüştürmüştür. Yeniden canlanmaya başlayan doğanın insanlara sunduğu bolluğu, bereketi, sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı ve dostluğu simgeleyen Nevruz; maalesef ülkemizde adeta kutuplaşmanın bir sembolü durumuna gelmiştir. Ahmet Kaya’nın seslendirdiği parçada Korkmazgil’in belirttiği gibi; Bu ne çıldırtan denge Yaprak döker bir yanımız Bir yanımız bahar bahçe… Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla.. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü " HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA.." Geç kalmayasın!Şems-i Tebriz Okudum Osho'ya defalarca, otobiyografisini niçin yazmadığı soruldu. O da her seferinde, "Zamansız hakikatler önemlidir." dedi. "Arayan biyografimi çalışmalarımda bulabilir. Dokunduğum insanların değişen yaşamlarında bulabilir. Toplayıp, 'tarih' adını vereceğimiz gazete kupürlerinde değil." Yine de, insan zihni zaman içinde olup biten olaylardan anlam çıkarmak ister. Olup biten "olay"ların anlamını bildiğimize kendimizi ikna edebileceğimiz bir bağlam yakalamak isteriz. Özellikle de bu olaylar çelişkili, ürkütücü, sıra dışı olduğunda. Bu kitap, Osho ve çalışmalarının anlaşılması için o bağlamı sağlama zamanının geldiğinin fark edilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Ancak, bu kitap "Osho kimdir?" sorusuna kesin bir karşılık vermekten çok, bir rehberdir. Çünkü Osho'nun da dediği gibi, bir başkasının kim olduğunu, ancak kendimizin kim olduğunu anladığımızda anlayabiliriz. ''Bu adam batılı seçkinleri, hiç kimsenin etkilemediği kadar etkiledi.'' Süddeutsche Zeitung ''Osho'nun parlak düşünceleri, 'saf potansiyellik'' anlamında deneysel bilgiye ihtiyaç duyanlara yararlı olacaktır.'' Dr. Deepak Chopra COŞAR TOSUN01 AĞUSTOS 2021 , PAZAR 1531Abone olYaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçeBir fotoğrafa ne kadar uzun bakılırsa o kadar uzun baktım... Doğa karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzu bir kez daha gördük. Çocuklarımıza güze bir dünya bırakmak için elimizden geleni yapıyor muyuz? Bu soruyu herkesin kendine sorması lazım. İki yıl önce bugün Uludere'de, yasaklanan adıyla Roboski'de 17'si çocuk 34 insan katledildi. Roboski'li aileler, iki yıldır adalet bekliyorlar ve adalet hala yerini bulmadı. Hükümet, adaletin gereğini yerine getirip katliamın sorumlularını cezalandıracağına, yapılan katliam için ailelere tazminat ödeyerek bu davanın peşini bıraktırmaya çalışıyor. İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir ülkede, devletin tazminatı ödemekte çok da zorlanmayacağı aşikar. "Öldürürüm ama parası neyse onu da veririm" minvalinde bir şeyler geveleyen hükümet'e en güzel cevabı Roboski'li aileler, katliam paralarını almayarak verdiler. Onlar para değil, sadece adalet istiyorlar. Her konuda üç maymunu oynayan yandaş medya, katliamdan sonra da hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Onlara göre mesele sadece bir yanlış anlaşılmadan ibaretti ve öldürülen o insanlar kaçakçılık yaparken örgütün geçiş güzergahını kullandıkları için bu olay yaşanmıştı. Sadece medyada değil, toplumun çoğunluğunda da tepkisizlik konusunda bir uzlaşma söz konusuydu. Kürtler ve ülkemizde hala mevcut olan vicdanlı insanlar haricinde kimse bu duruma itiraz etmiyor, bu durumun korkunçluğunu sorgulamıyordu. Katliam'dan üç gece sonra Türkiye, sanki hiçbir şey olmamış gibi coşkuyla yılbaşını karşılıyordu. Havai fişekler patlıyor, insanlar tüm yıl boyunca yaşadıklarını anımsarlarken üç gece önce yaşanan hadiseyi unutmuşlardı. Katliam günü halka haber verip reytingini arttırma gibi bir uğraşa girmeyen televizyon kanalları yılbaşı gecesi, en ünlü sanatçıları davet ederek birbirleriyle reyting yarışına girişmişlerdi. "Zulme karşı susan dilsiz şeytandır" diyen dindarlar, söz konusu Kürd'e uygulanan zulüm olunca dilsiz şeytan kesilmişlerdi. O günlerde Hükümet'le arasında herhangi bir sorun olmayan Cemaat, Zaman Gazetesi'nde "Irak sınırında F-16'lar kaçakçıları vurdu35 ölü" manşetini atarken, Hükümet'le araları bozulduğu için geçtiğimiz günlerde aynı gazete "Uludere, 726 gündür adalet bekliyor" manşetini atacaktı. Dersaneleri kapatıldığı için hükümete etmedik beddua bırakmayan Fethullah Gülen, o günlerde küçük bir başsağlığı ile meseleyi geçiştirmişti. Gezi direnişiyle beraber "Kürtlerin yıllardır neler çektiğini ancak şimdi anladık" diyenler, katliam döneminde Kürt'lerin neler çektiğini henüz anlayamadıkları için meseleyi bir kınama twitiyle geçiştirmiş ve meydanlara inme zahmetinde bulunmamışlardı. Gezi direnişinden sonra, Kürtler'in yıllardır neler çektiğini anlayan ? Gezi ruhu, geçtiğimiz günlerde yaşanan Gever katliamına da sessiz kalınca anlaşıldı ki, Türkiye'nin batısındaki bir ağaç doğusundaki bir insandan daha değerliymiş. Hiçbir zaman destekledikleri partinin yanlış yapmayacağını düşünen AKP seçmenleri ise, "onlar da kaçakçılık yapmasalardı canım" şeklinde bir savunma yapıyor ve ülkenin kaçakçılık yüzünden her yıl milyonlarca zarara uğradığı konusunda nutuk veriyorlardı. Kişi başına ancak elli lira kazanacak olan Roboski'li çocuklar için bu savunmayı yapanlar, yaptıkları yolsuzluklarla ülkeyi milyarlarca dolar zarara uğratan bakan çocukları için tek kelime bile etmeyeceklerdi. Ulusalcılar var bir de, AKP'nin her yaptığına muhaliftirler ama söz konusu Roboski olunca, herhangi bir muhalifliklerini göremedik. Bu grubun neredeyse tapındığı Yılmaz Özdil vardır, "bu hafta yazı yazamayacam" dediği yazılarını bile sosyal medya'da yüz binlerce insan paylaşır. Bu derece sever ve tapınırlar. Her gün, ortalama beş twite denk gelen yazılar yazan Yılmaz Özdil, Roboski'den sonra üşenmeden "Sayın kaçakçı" diye uzun bir yazı yazmıştı. Kariyerinin en uzun yazısında kaçakçıları katıra benzetmiş ve haftada 15 bin lira kazandıklarını iddia etmişti. Ona göre de, öldürülen kaçakçılar masum değildi. Sonuna kadar hak etmişlerdi bombalanmayı. Bu ülke coğrafi olarak bölünmemiş olsa da, psikolojik olarak çoktan bölünmüştür. Aksi takdirde ülkenin batısında coşkuyla yılbaşı kutlanırken doğusunun yasta olması başka türlü açıklanamaz. Acılarımız ve sevinçlerimiz aynı değilse birlikte yaşamanın da hiçbir anlamı yoktur. Acılarımız ve sevinçlerimiz bir olmadığı sürece korkarım ki, bu mutsuz evliliği daha fazla sürdüremeyiz. "Bu ne beter çizgidir bu / Bu ne çıldırtan denge. Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe" mütecessis seyyah KapkaraMizah on Twitter NOTLAR 1 Toplumdaki Roboski Katliamı algısının vehametini az çok göstermek açısından Twitter'da kişi tarafından takip edilen bir hesabın attığı twiti ve oraya yapılan bir yorumu sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. A Katliamdan sonra bu tepkiyi birçok kişinin de bizzat ağzından duydum B "En iyi Kürt ölü Kürt" 2Zaman Gazetesi'nin önceki ve sonraki manşeti 3 Hasan Hüseyin Korkmazgil, "Öyle bir yerdeyim ki" şiiri. 4Yılmaz Özdil, "Sayın kaçakçı" 5 Bu yazıda Gezi direnişçileri için yapılan eleştiriyi yine bir Gezi direnişçisinin yazdığını gözardı etmezseniz sevinirim. Hayatta sizi mutlu eden iki şeyiniz vardır, ikisini de alır bazen zaman. İki yakanız bir araya gelmezde, iki günlük dünya, üç kuruşluk insanlara da avuç açtırır. İki tatlı söze, bir dost selamına muhtaç, iki gözünüz iki çeşme. İkilemde kalırsınız şükür ile isyan arasında. İki hakkınız daha vardır. İki gözünüz yollarda, umutlarda beklersiniz. İki fısıltı tırmalar hep kulaklarınızı, şeytanın fitnesi, ayetlerin tesellisi. İki dakika daha bekleyecek sabrınız kalmamıştır ama iki rekat namazla bulursunuz bütün kaybettiklerinizi. "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" ayetini bilir ama kalbimizin imansızlığı ile iki yüzümüzde çıkar ortaya. Şerefli yazıcılar Kiramen Katibin iki koldan yazar durur bütün ikilemlerimizi. Biri iki dakikada yazarken tüm sevaplarımızı, öteki iki asır bekler belkide tövbe eder diye. İki dakikalık zevk için yok edilir cennetteki kokular. İki kuruş için satılır insanlığa dair kalmış ne varsa. Sonra iki metre beze sarılır ve iki metre çukura atılır bedenler. Ve yine iki yanınızda iki melek Münker ve Nekir, sorar İslama dair bildiğin ne var? Kabir azabı göstermesin yaradan, iyi insana iki saniye, kötü insana iki bin yıl gelir bir kabir günü. Ve karşınıza yine hakkettiğiniz iki armağan çıkar, cennet yada cehennem. Rabbım sizi cennetinde ağırlayıp merhamet etsin, iki cihan peygamberinin şefaatine nail olasınız.

yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçe hikayesi