Farz namazlara tabi olmayan) sünnet namazlar beştir: 1-2. Ramazan ve kurban bayramı namazları. 3-4. Güneş ve Ay tutulması namazları. 5. İstiska namazı (Yağmur duası namazı). Farz namazlara tabi olan (revatib) sünetler on yedidir: - Sabah namazının farzından önce iki rekat. - Öğlen namazının farzından önce dört, sonra
Sünnet namazlara nasıl niyet edilir? Peygamberimiz namazda nasıl niyet ederdi? Niyete göre sevap değişir mi? En iyi niyet hangisidir? Ameller niyetlere göredir, sözünden ne anlamalıyız? "Ameller niyetlere göredir." hadisini nasıl anlamalıyız? Namaza nasıl niyet edilir ve Arapça namaz niyetleri nasıl yapılır?
Hz Hasan’a (ra) bir gün: “Hz. Peygamber (asm) nasıl konuşurdu?” diye sorulunca şöyle cevap verdi: “Hz. Peygamber (asm) daima düşünen bir insan olarak görülürdü.”. “Çoğu kez sessiz durur, hiçbir zaman gereksiz yere konuşmazdı.”. “Her cümleyi ayrı ve net olarak söylerdi.”. “Eliyle işaret ederken bütün
2 Namaz kılan kimse nerede olursa olsun, bütün bedeniyle kıbleye yâni Kâbe’ye yönelir.Kalbiyle de kılmak istediği farz veya nâfile namaza niyet eder.Diliyle niyet etmez.Çünkü dille niyet etmek meşrû değil,bilakis bid’attır. Çünkü ne Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- ne de ashâbı dille niyet etmişlerdir.
Terâvihnamazı gece namazı olduğu için mutlak sünnet olan namazlara dâhildir. Bu yüzden 8 rekâttan fazla kılınmasında bir mahzur yoktur. 20 rekât kılınabileceği gibi daha az da kılınabilir daha fazla da kılınabilir.
5 Yatsı Namazı (5 vakit namaz kadın erkek bütün Müslümanlara Farz-ı Ayn'dır.) 6- Cuma Namazı (Erkeklere farzdır. Kadınlara farz değildir.) 7- Cenaze Namazı (Farz-ı Kifayedir. Kadın erkek kılabilir.) VACİP NAMAZLAR. 1- Vitir Namazı. 2- Bayram Namazları (Ramazan ve Kurban Bayramı) Erkek Müslümanlara vaciptir. Kadınlara
uKZJln. Çocuk Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Abdulkerim Temiz, halk arasında "doğuştan sünnetli" veya "peygamber sünnetli" olarak adlandırılan çocukların ameliyatlarının, çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları 3 yaşından önce yapılması ve tamamlanması gerektiğini Dr. Abdulkerim Temiz, erkek çocuklarda, idrar yolunun gelişimindeki aksaklık sonucu idrar deliğinin normalde olması gereken penisin uç kısmı dışında, geride bir noktada; penisin alt yüzünde olması şeklinde tarif edilen hipospadiasın, yaklaşık 250-300 erkek çocukta bir görülen doğumsal bir hastalık olduğunu ifade etti. Böyle durumlarda genellikle sünnet derisinin bir kısmının da gelişmediğini belirten Temiz, "Bu çocuklarda ek olarak 'kordi' olarak adlandırılan, penisin sertleştiği durumlarda peniste öne-aşağıya doğru eğri olması durumuyla da sıklıkla karşılaşmaktayız. İdrar yolunun açıldığı nokta penis ucuna ne kadar uzak ise tablo o kadar ağırdır" hipospadiaslı çocuklarda penis eğriliklerinin daha sık görüldüğünün altını çizen Dr. Temiz, şunları söyledi"Hipospadias hastalığına inmemiş testis olarak adlandırılan testislerin yerinde olmaması, doğumsal idrar yolu anormallikleri ve kasık fıtığı da eşlik edebilmektedir. Özellikle ağır hipospadias ile inmemiş testis saptanan hastalarda, endokrin sistem-hormon hastalıkları veya genetik anormalliklere bağlı cinsiyet farklılaşma bozukluklar olarak adlandırılan gelişimsel bozukluklar ile karşılaşılabilir. Bu nedenle ağır hipospadiaslı çocukların çocuk endokrinoloji uzmanları ile birlikte değerlendirilmesi gerekebilmektedir."Hastalığın tedavisinin ameliyatla mümkün olduğunu kaydeden Doç. Dr. Temiz, "Ameliyatın amacı hem görünüm açısından hem de işlevsel açıdan normal bir penis yapısının elde edilmesidir. Bu amaçla tıbbın ve cerrahinin tarihsel gelişim sürecinde yüzlerce ameliyat yöntemi tarif edilmiştir. Ameliyat zamanını ve yöntemi, penisin boyutu, hipospadiasın tipi, eğrilik olup olmaması, sünnet derisinin varlığı, yeterliliği gibi çeşitli faktörler değerlendirilerek belirlenir" diye konuştu."EN UYGUN ZAMAN 1-2 YAŞ ARASI"Ameliyat için en uygun yaşın genellikle 1 ile 2 yaş arası olarak kabul edildiğini vurgulayan Temiz, şöyle devam etti"Özellikle 3 ile 6 yaş arasındaki çocukların cinsel kimliklerinin farkına vardıkları, psikoseksüel gelişiminin olduğu 'fallik dönem' öncesinde ameliyatların yapılmış ve tamamlanmış olması önerilmektedir. Nadiren ihtiyaç duyulsa da, penis boyutunun yetersiz olduğu, ameliyat açısından zorlukların yaşanabileceği çocuklarda, çocuk endokrinoloji bölümü ile birlikte lokal etkili; krem veya sistemik etkili; kas içine yapılan iğneler şeklinde, uygun dozdaki hormon takviyeleri tercih edilebilmektedir. Hormonal destek sonrası penis boyutları yeterli düzeye geldikten sonra ameliyat planlaması yapılmalıdır."Ameliyatla yapılanın, idrar yolunun penisin ucuna ilerletilmesi olduğunu ifade eden Temiz, aynı ameliyatta penisteki eğriliklerin de düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Peniste ciddi eğriliği olmayan çocuklarda tek seans ile bu ameliyatın gerçekleştirilebildiğini belirten Temiz, "Bununla birlikte özellikle ağır hipospadias tiplerinde, peniste ciddi eğriliğin eşlik ettiği çocukların bir kısmında, ameliyatların başarısını arttırmak ve istenmeyen durumların gelişimini engellemek amacıyla evreli ameliyatlar tercih edilebilmektedir. Evreli ameliyatlarda ilk olarak penisteki eğrilik düzeltildikten sonra, yeni idrar yolunu oluşturabilmek için sünnet derisi, ağız içi mukozası veya kulak arkası deri gibi çeşitli doku yamalarından yararlanılabilir" Dr. Abdulkerim Temiz, ameliyatların, özellikle bu ameliyatlar için tasarlanmış ekipmanlar ve malzemelerle gerçekleştirildiğini aktardı. Ameliyatın süresinin, kullanılacak yönteme ve tablonun ağırlığına bağlı olarak ortalama 1 ile 4 saat arasında değişebildiğini dile getiren Temiz, sözlerini şöyle sürdürdü"İlk ameliyattan genellikle 6 ay veya 1 yıl sonra ikinci evre olan yeni idrar yolunun penis ucuna taşınması ameliyatı gerçekleştirilir. Yapılan ameliyatın hassasiyeti ve anatomik yerleşimi nedeniyle gelişme ihtimali olan enfeksiyonlara karşı antibiyotik kullanımı tercih edilmektedir. Hem tek seans hem de evreli yapılan ameliyatlarda ameliyat sonrası dönemde çocukta idrar sondası olmaktadır. Hafif tipte olan ve tek seansta ameliyat edilen olguların başarı oranı tecrübeli ellerde yüzde 90'ın üzerindedir. Bu ameliyatlardan sonra en sık karşılaşılan istenmeyen durumlar idrar deliğinde daralma olması ve fistül gelişimidir. Bunların oranı hafif formlarda yüzde 5-10 civarındayken; ağır formlarda kullanılan yönteme, teknik ekipmana, deneyime, penisin yapısına, daha önce geçirdiği ameliyatlar gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak artış gösterebilmektedir.""SÜNNET ÖNCESİ MUTLAKA UZMANA DANIŞILMALI"Doç. Dr. Temiz, çoğu hastada ameliyat esnasında sünnet derisinden yararlanıldığını hatırlatarak, bu nedenle sünnet öncesi çocukların mutlaka bir uzman tarafından muayene edilmesinin, en azından hipospadias olmadığının ortaya konması açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.
Peygamber Efendimiz nasıl kılardı? Peygamberimizin devam ettiği nafile namazlar ve muhtelif vakitlerde kıldığı namazlar hangileridir? Peygamberimizin ve ashabının namaza verdikleri önem ve namazı kılma Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in gözünün nûru, mîrâcının devâmı idi. O, öncelikle farz namazlara karşı son derece hassas davranırdı. Allah Resûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem günleri ve geceleri, farzların hâricinde devam ettiği pek çok nâfile namazla feyizlenmişti. Melik peygamber olmak yerine, kul peygamber olmayı tercih eden Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,[1] Cenâb-ı Hakk’a yaklaştıran ibadetlere ayrı bir ehemmiyet verirdi. Her an ibadet hâlinde olan Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Yüce Rabbimizin huzûrunda dâimâ temiz olmaya gayret ederdi. Bu sebeple devamlı abdestli bulunur, mü’minleri de, imkân nisbetinde abdestli olmaya teşvik ederdi.[2] Her namaz için abdest alır,[3] yatmadan evvel de abdest almayı tavsiye ederek[4] gece gündüz dâimâ temizliğe riâyet ederdi. Zira zâhirî temizlik, bâtınî temizliği de beraberinde getirir. Her bakımdan temizlenip arınmak ise Cenâb-ı Hakk’ın dostluğunu kazandırır. Hak Teâlâ Hazretleri, ancak hadesten ve necâsetten temizlenenleri dost edinir. PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN DEVAM ETTİĞİ NAFİLE NAMAZLAR Namaz; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in gözünün nûru, mîrâcının devâmı idi. O, öncelikle farz namazlara karşı son derece hassas davranırdı. Namazlarını hemen ilk vaktinde ve cemaatle kılardı. Nübüvvetin gelmesiyle birlikte hemen namaz da emredilince, daha ilk günden itibâren Hazret-i Hatice ve Hazret-i Ali ile birlikte cemaat oluştururlardı. Namazlarını huzur içinde kılabilmek maksadıyla Mekke’den uzaklaşıp tenha vâdilere gider, namazlarını oralarda edâ ederlerdi. O’nun teşekkül ettirdiği bu küçük cemaat, her geçen gün büyüyerek kısa sürede bütün âfâkı sarıverdi. Allah Resûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem günleri ve geceleri, farzların hâricinde devam ettiği pek çok nâfile namazla feyizlenmişti. Farzlardan önce ve sonra kıldığı sünnet namazları, geceleri devam ettiği Teheccüd namazı, güneşin doğuşundan 45 dakika sonra kıldığı İşrak namazı, güneşin harâreti artmaya başlayınca kıldığı Duhâ namazı, akşam namazından sonra kıldığı Evvâbîn namazı, yatmadan evvel kıldığı dört rekât namaz, gün içinde abdest tâzeledikçe kıldığı namazlar, her mescide girdiğinde kıldığı Tahiyyetü’l-mescid namazı, Efendimiz’in kalb-i saâdetlerinin dâimâ namaz hâlinde olduğunun bir göstergesidir. Fahr-i Kâinât sallallahu aleyhi ve sellem, sefere çıkarken namaz kılar, yolculuk esnâsında devesinin üzerinde uzun uzun nâfile namaz kılar, dönünce de yine evvelâ mescide uğrayıp iki rekât namaz kıldıktan sonra hâne-i saâdetine giderdi. PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN KILDIĞI NAMAZLAR Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, sevindiğinde, güzel bir haber aldığında veya duâsı kabûl edildiğinde, Allâh’ın bu ihsânına şükür için secdeye kapanır ve namaz kılardı.[5] Kur’ân-ı Kerîm’de secdeden bahseden bir âyet-i kerîme okuyunca hemen secdeye varırdı. Üzücü bir şeyle karşılaştığında veya kederlendiğinde, yine namaz ile tesellî bulurdu.[6] Güneş ve Ay tutulması, zelzele gibi fevkalâde hâdiseler, yani ilâhî azametin müstesnâ tecellîleri karşısında hemen namaza dururdu.[7] Allah’tan bir hâcetini taleb edeceğinde yine namaz kılardı. Kuraklık olduğunda istiskā namazı kılardı. Zaman zaman tesbih namazı kılardı. Bir işe karar vereceği zaman istihâre namazı kılarak Cenâb-ı Hak’tan her işin hayırlısını isterdi. Allah Resûlü Ramazân-ı Şerîf’te uzun uzun terâvih namazı kılardı. Kur’ân-ı Kerîm’e nazar ettiğimizde, bütün bu namazlara işaret edildiğini görürüz.[8] Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazlarını ağır ağır, büyük bir huşû ile ve tâdil-i erkâna riâyet ederek kılardı. Kendini tamamen namaza verirdi. O’nu görenler, namazlarının güzelliğini târif etmenin mümkün olmadığını ifâde ederlerdi. Namaz kılarken ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazan sesi gibi sesler gelirdi.[9] EFENDİMİZ VE ASHABI NAMAZLARINI VAKTİNDE VE CEMAATLE KILIYORLARDI Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefer esnâsında, Dacnân ile Usfân arasında konaklamıştı. Müşrikler “–Onların bir namazları vardır ki onlar için babalarından ve evlâtlarından daha kıymetlidir. Bu namaz ikindi namazıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan hücûm edin!” dediler. Bunun üzerine Hazret-i Cebrâîl, Allah Resûlü’ne sallallahu aleyhi ve sellem gelerek savaş esnâsında cemaatle namazın nasıl kılınacağını târif eden Nisâ sûresinin 102. âyetini getirdi.” Tirmizî, Tefsîr, 4/21 Yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ve ashâbı, harp esnâsında dahî namazlarını vaktinde ve cemaat hâlinde kılıyorlardı. Ümmü Habîbe anlatıyor “Resûlullah Kim her gün farzlar hâricinde on iki rekât nâfile namaz kılarsa Allah Teâlâ onun için Cennet’te mutlakâ bir ev inşâ eder.» buyurmuştu. Bu müjdeyi Allah Resûlü’nden işittiğim günden beri bu namazları kılmaya devam ediyorum.” Bu hadîs-i şerîfi birbirinden rivâyet eden diğer râvîler de Ümmü Habîbe vâlidemizle aynı ifâdeyi kullanarak bu namazlara devam ettiklerini ifâde ederler. Müslim, Müsâfirîn, 103 Ebû Katâde şöyle anlatır “Bir gün Mescid-i Nebevî’ye girdim. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in, ashâb-ı kirâmın arasında oturduğunu gördüm. Ben de varıp yanlarına oturdum. Allah Resûlü “–Oturmadan önce iki rekât namaz kılmana mânî olan şey nedir?” buyurdular. Ben de “–Yâ Rasûlâllah! Sizin ve insanların oturduğunu görünce ben de oturuverdim.” dedim. Resûlullah “–Biriniz mescide girdiğinde, iki rekât namaz kılmadan oturmasın!” buyurdular. Müslim, Müsâfirîn, 70 NAMAZI KESMEKTENSE ÖLMEYİ TERCİH EDERİM Ashâb-ı kirâm da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in namaza olan iştiyâkından pek müstesnâ hisseler almışlardı. Buna dâir birkaç misâl şöyledir Bir grup tüccar gelerek Medîne-i Münevvere’nin yakınındaki musallâda[10] konaklamışlardı. Halîfe Hazret-i Ömer, Abdurrahman bin Avf Hazretleri’ne “–Müsâitsen gel bu gece şu kâfileyi hırsızlara karşı bekleyelim?” dedi. Abdurrahman kabûl edince kâfilenin etrâfında gece boyunca bekçilik yaptılar. Bu esnâda Allâh’ın takdir ettiği kadar nâfile namaz kıldılar… İbn-i Sad, III, 301; İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 77 Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir seferden Medîne’ye dönerken bir yerde konaklamıştı. Ashâbına dönerek “–Bu gece bizi kim bekleyecek?” buyurdular. Hemen Muhâcirlerden Ammâr bin Yâsir ile Ensâr’dan Abbâd bin Bişr -radıyallâhu anhumâ- “–Biz bekleriz yâ Resûlâllah!” dediler. Abbâd, Hazret-i Ammâr’a “–Sen gecenin hangi kısmında; başında mı yoksa sonunda mı nöbet tutmak istersin?” diye sordu. Ammâr “–Son kısmında beklemek isterim!” dedi ve yanı üzerine uzanıp uyuyuverdi. Abbâd da namaz kılmaya başladı. O esnâda bir müşrik geldi. Ayakta duran bir karaltı görünce gözcü olduğunu anladı ve hemen bir ok attı. Ok, Abbâd’a isâbet etti. Abbâd oku çıkardı ve namazına devam etti. Adam ikinci ve üçüncü kez ok atıp isâbet ettirdi. Her defasında da Abbâd ayakta sâbit durarak okları çekip çıkarıyor ve namazına devam ediyordu. Derken rükû ve secdeye vardı. Selâm verdikten sonra arkadaşını uyandırarak “–Kalk! Ben yaralandım!” dedi. Ammâr sıçrayıp kalktı. Müşrik, onları görünce kendisini fark ettiklerini anladı ve kaçtı. Ammâr, Hazret-i Abbâd’ın kanlar içinde olduğunu görünce “–Sübhânallah! İlk ok atıldığında beni neden uyandırmadın?!” dedi. Abbâd namaza olan aşk ve şevkini, ibadetteki huşûunu gösteren şu muhteşem cevâbı verdi “–Bir sûre okuyordum, onu bitirmeden namazımı bozmak istemedim. Ancak oklar peş peşe gelince, okumayı kesip rükûya vardım. Allâh’a yemin ederim ki, Allah Resûlü’nün korunmasını emrettiği bu gediği kaybetme endişesi olmasaydı, sûreyi yarıda bırakıp namazı kesmektense ölmeyi tercih ederdim.” Ebû Dâvûd, Tahâret, 78/198; Ahmed, III, 344; Beyhakî, Delâil, III, 459 Bu şekilde, nöbet tutacakları zaman veya yolda konakladıklarında[11] hemen namaza durmak, ashâb-ı kirâmın âdeti hâline gelmişti. HZ. ALİ NAMAZDAYKEN AYAĞINDAN ÇIKARILAN OK Hazret-i Ali bir taraftan cenk meydanlarında eşsiz kahramanlıklar sergilerken, diğer taraftan da ibadet hayatında müstesnâ bir huzur ve huşû ikliminde yaşardı. Bir muhârebede ayağına ok isâbet etmişti. Iztırâbının şiddetinden dolayı oku çıkaramadılar. Hazret-i Ali “–Ben namaza durayım da öyle çıkarın!” dedi. Dediği gibi yaptılar. Hiçbir zorluk çekilmeden, kolayca çıkarıldı. Hazret-i Ali selâm verip; “–Ne yaptınız?” diye sorduğunda, oradakiler; “–Çıkardık!” dediler. Zira Hazret-i Ali’nin vücudu, namazın huşûu ve mânevî hazzı ile âdeta kendinden geçmiş, dünyadan tecerrüd etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hakikî bir mü’minin namazla nasıl bir gönül irtibâtı içinde bulunduğuna şöyle işaret buyurur “Mü’min ölüp kabre konulduğunda, Güneş, gurûb batış hâlinde ona temessül ettirilir. Mü’min ölü, gözlerini ovuşturarak oturur ve –Bırakınız beni, namaz kılayım.» der.” İbn-i Mâce, Zühd, 32 Dipnotlar [1] Bkz. Abdurrazzâk, Musannef, III, 183; Heysemî, IX, 192. [2] Bkz. İbn-i Mâce, Tahâret, 4; Muvatta’, Tahâret, 36; Ahmed, V, 276, 282; Dârimî, Tahâret, 2. [3] Bkz. Tirmizî, Tahâret, 44/60; Ebû Dâvûd, Tahâret, 66/171. [4] Bkz. Buhârî, Vudû, 75; Müslim, Zikir, 56. [5] Bkz. Ebû Dâvûd, Cihâd, 162/2774-2775; İbn-i Mâce, Salât, 192. [6] Bkz. Müslim, Zikir, 83; Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 22/1319. [7] Bkz. Buhârî, Küsûf, 2-4; İbn-i Hibbân, Sahîh, VII, 68, 100. İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 220. [8] Bkz. el-Bakara, 45, 153; Âl-i İmrân, 41, 113; Hûd, 114; el-Hicr, 98-99; el-İsrâ, 78-79, 107; Meryem, 58; el-Enbiyâ, 130; en-Nûr, 36; el-Furkân, 64; eş-Şuarâ, 218-219; es-Secde, 15-16; Sâd, 17-19; ez-Zümer, 9; el-Mü’min, 55; el-Fetih, 29; Kāf, 39-40; et-Tûr, 48-49; el-İnsân, 26; el-Alâk, 19… İbn-i Abbâs v Kur’ân-ı Kerîm’de geçen “tesbîh” kelimelerinin umûmiyetle namaz mânâsına geldiğini ifâde eder. Taberî, Tefsîr, XIX, 191, [en-Nûr, 36] Hadîs-i şerîflerde de “tesbîh” kelimesinin nâfile namaz mânâsına kullanıldığı görülmektedir. Bkz. Buhârî, Teheccüd, 5; Müslim, Hayz 71, Mesâcid, 26; Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2551… [9] Ebû Dâvûd, Salât, 156-157/904; Nesâî, Sehv, 18. [10] Musallâ Bir belde halkının cuma, bayram ve cenâze namazlarını bir arada kılmaları için tahsis edilen geniş mekâna verilen isimdir. İlk zamanlar, umûmiyetle şehirlerin dışında toplu namazlar için musallâlar hazırlanır ve bayram, cuma gibi toplu namazlar bugünkü gibi muhtelif câmilerde değil de, sadece namazgâh denilen bu musallâlarda kılınırdı. Böylece bütün şehir halkının her hafta bir araya gelmesi temin edilmiş olurdu. [11] Bkz. Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2551. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Bazıları sünnet hakkında bilgi sahibi olsa da bu kavramın manasını tam anlamıyla bilmiyor. Sözlük anlamı olarak ''Sünnet nedir?'' sorusunu soranlar için bu kelimeyi; yol, metot ya da gelenek anlamlarıyla açıklamak mümkündür. İlahiyatçılar arasında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da sünnet konusunda anlaşılan husus, bu kavramın Hazreti Peygamber'le doğrudan ilişkisi olduğu yönünde. Sünnet, aslında bir hayat modelidir. Kişinin yaşantısına uygulaması gereken faziletli davranışların tümü olarak tanımlanır. Bu davranışları yaşantılarına uygulamak isteyen kişiler ise ''Peygamber sünneti ne demektir'' gibi sorular soruyor. Eğer siz de bunun gibi ''Sünnet ne demek?'' ya da ''Kur'an'da sünnetin yeri nedir?'' gibi soruların yanıtını arıyorsanız sizin için derlediğimiz yazıya mutlaka göz atmalısınız. İşte aradığınız soruların yanıtları ve sünnet hakkında merak edilen tüm detaylar... İslamiyette Sünnet Ne Anlama Gelir? İslamiyette sünnet, hadis ve fıkıh alimleri için ciddi bir araştırma konusu. Onlara göre sünnet oldukça hassas bir mesele. Öyle ki sünnetin en doğru şekilde öğrenilmesi gerekiyor. Birtakım yanlış hadislerin gerçek hadislerle karıştırılma olasılığı var. Bu nedenle hadisler incelenirken son derece titiz olunmalı, yanlış ve gerçek hadisler birbirinden ayırt edilmeli. Bu şekilde hadisler doğruluk derecelerine göre incelendiğinde, hangi sünnetlerin ne ölçüde uygulanabilir olacağı da ortaya çıkmış oluyor. Peygamber Sünneti Nedir? Hazreti Peygamber, hayatı boyunca İslam dini için yaşayıp mücadele eden birisi. Onun İslam coğrafyasında yaptıkları sahabeler aracılığıyla günümüze kadar ulaşmış durumda. Aynı zamanda onun söylediği sözler de bugün hâlâ hadis kitaplarında yazıyor. Peygamberin bu erdemli davranış ve sözleri, Müslümanlar için oldukça önemli. Nitekim Kur'an'da yazan surelerin ve İslam'ın daha iyi anlaşılabilmesi için Peygamber'in sünnetleri de takip edilmeli. Kişi, Peygamber'e uyarak ve onun huylarını taklit ederek manevi huzura erişir, sünnetin anlamı o vakit ortaya çıkar. Hadis Sünnet Nedir? Hadis, İslamî ilimler içerisinde yer alır. Hazreti Peygamber'e ait bütün davranışlar ve sözler bu ilim içerisinde araştırılır. Günümüzde hadis ve sünnet kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılabiliyor. Bu durum, sünnetleri hadis kaynaklardan öğrenmemizin bir sonucu olabilir. Bu doğrultuda hadis sünneti, hadis kaynaklardan öğrendiğimiz sünnetler olarak tanımlayabiliriz. Hadis kaynaklardan öğrenilen sünnetler sayesinde İslam dini daha net şekilde anlaşılabilir. Hadis, bu doğrultuda Müslümanların en büyük yol göstericilerinden biri konumunda. Sünnet İbadetler Nelerdir? İbadet, Tanrı'ya yapılan tapınım ve eylemlerin genel adı olarak tanımlanır. Kur'an-ı Kerim'de geçen ibadetler farz ibadet olarak bilinir. Hazreti Peygamber, bu ibadetleri kendi usulünce uyguladığında bu ibadetler anlam kazanmış olur. Müslümanlar da farz ibadetleri yerine getirirken Hazreti Peygamber'i taklit etmek ister. Bu ibadetlerden bazıları şunlar; Sünnet namazları, namazın tamamlayıcıları olarak kılınır. Farz rekâtlara ek olarak kılınan sünnet namazları sayesinde namazın fazileti ortaya çıkar. Hazreti Peygamber, Kur'an'ı güzel okumanın gerekliliğini buyurur. Kur'an; sadece iç sesle okunan değil, sesli şekilde de okunan ve güzelliği ortaya çıkan bir kitap. Oruç ibadeti, İslam'ın şartları arasında yer alıyor. Hazreti Peygamber, Ramazan ayında tuttuğu oruçlardan ziyade nafile oruçlar da tutan birisi. O, en çok Şaban ayında oruç tutar ve Şevval ayında da oruç tutmayı tavsiye ederdi. Hazreti Peygamber'in bilinen özelliklerinden birisi de mal biriktirmemesi. Dolayısıyla kendisine zekât ibadeti farz kılınmaz. Hazreti Peygamber, buna karşın Zilkade ayında dört kez umre ve bir kez de hac ibadetini yerine getirir. Dua etmek de bir ibadet olarak görülür. Nitekim Hazreti Peygamber'in de sıklıkla dua ettiği biliniyor. Dua ibadeti yerine getirilirken Hazreti Peygamber rehber alınabilir. Sünnet Hakkında Bilgiler Sünnet hakkında bilgi almak ve bazı terimleri öğrenmek isteyenler için merak edilen diğer konulara göz atalım. Sünnet Kaça Ayrılır? Sünnet-i Hüda ve Zevaid Sünnet nedir? Sünnetler, Hazreti Peygamber'in sözleri, fiilleri ve onaylayıcı tavırları olarak üçe ayrılabilir. Başka bir görüşe göre sünnetler, terk edilmemesi gereken ve terk edilmesinde sakınca olmayan sünnetler şeklinde ikiye ayrılır Sünnet-i hüda; bayram namazı, ezan okumak ya da cemaatle birlikte namaz kılmak gibi sünnetleri içerir. Terk edilmemesi gereken sünnetler arasında yer alır. Zevaid sünnet ise Hazreti Peygamber'in yaşantısındaki bazı davranışlar olarak bilinir. Bu davranışların uygulanmamasında herhangi bir sakınca bulunmaz. Namazda Sünnet Nedir? Sünnet namazları; bazen farz rekâtlardan önce, bazen de sonra kılınır. Sünnet ibadetler arasında yer alırlar. Farz olan namaz rekâtlarının yanında bir de sünnet rekâtları bulunur. Hanefî mezhebinin 5 namaz vaktinde de sünnet rekâtlar bulunur. Bunun yanı sıra, Hazreti Peygamber'in sıklıkla namaz kıldığı bilinir. Öyle ki namaz kılmaktan ayaklarının şiştiği anlatılır. O, teravîh ya da farklı vesileler sayesinde pek çok nafile namaz kılar ve çevresindekilere de tavsiye eder. Bu sebeple Müslümanlar, Hazreti Peygamber gibi çeşitli vesilelerle namazlar kılıp sünneti yerine getirmiş olurlar. Sünnetullah Ne Demek? Sünnetullah, sözlük anlamı olarak bir meseleyi açığa kavuşturma manasına gelir. Bir Kur'an terimi olarak ise, Allah'ın dünyayı yarattıktan sonra toplum hayatını düzenlemek için koyduğu kurallar olarak bilinir. Peygamberler, Allah'ın koyduğu bu kuralları öğretip insanlığa yol göstermeleri için gönderilirler. Bu sosyal kanunlar, Müslümanların nasıl yaşamaları gerektiğini ortaya koyar. Kur'an'da, geçmiş medeniyetlere ait anlatılar yer alır. Kutsal kitapta, sünnetullaha uygun yaşayan toplumların huzura eriştiği görülür. Sünnetullaha uymayan toplumlar ise yitip gider. Çakmak Taşımak Sünnet mi? Ateş, bıçak ve tarak taşımanın sünnet olduğu bildirilir. İnsanlar, hayatlarında bu aletlere ihtiyaç duyabilir. Genellikle kırsal kesimlerde yaşayanların bunlara dikkat etmeleri tavsiye edilir. Bu konuda dikkat edilecek husus, günümüz şartlarının hesaba katılması. Söz gelimi şehir ortamında bıçak taşımak pek çok yerde sorun olabilir. Dolayısıyla bu sünnetin uygulanamamasında sakınca görülmez.
Namaz ve sünnet nedir? Namazın sünnetleri nelerdir? İşte namaz ve sünnet anlamı ile namazın sünnetleri hakkında bilgi. Sünnet; Sözcük anlamı olarak adet, giriş demektir. Sünnet, farz ve vacipten başka Peygamberimiz sav’in söz, fiil ve davranışlarıdır. Diğer bir deyişle Sünnet; Hz. Peygamber’in devamlı olarak yaptığı ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir. Namazda sünneti terk etmek namazı bozmaz, sehiv secdesi yapmayı da gerektirmez, ancak mekruh olur. Namaz ise, sözcük manası olarak dua demektir. Namaz, tekbir ile başlayıp, selam ile tamamlanan, kitap, sünnet ve icma ile sabit olan farz bir ibadettir. Diğer bir deyişle Namaz, İslam’ın Beş Şartı’ndan biri olan ibadettir. Kur’an’da günün belli vaktilerinde ve abdest şartını yerine getirerek namaz kılınması gerektiği belirtilmiştir. Kur’an ayetlerine göre namaz bir temizlenme aracıdır. Aynı zamanda Allah’ı anarak teslimiyetini yaratıcıya gösterme biçimdir. Kur’an’a göre namaz İbrahim’e öğretilen bir ibadet şeklidir. Namazın Başlıca Sünnetleri Şunlardır 1. Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve ikamet erkekler için sünnettir, kadınlara mekruhtur. 2. Namazın iftitah tekbirinde, vitir namazının kunut tekbirinde ve bayram namazlarının zevaid tekbirlerinde elleri kulakların hizasına kaldırmak Kadınlar, parmak uçlan omuz hizasına gelecek şekilde ellerini kaldırırlar. 3. Eller kaldırıldığı sırada parmaklan ne bitişik ne de fazla açık tutmak yani kendi halinde normal açıklıkta bulundurmak ellerin ve parmakların içi kıbleye karşı gelmek, 4. İmama uyan kimsenin iftitah tekbiri, imamı geçmemek üzere imamın iftitah tekbirine yakın olmak 5. Kıyamda elleri bağlamak Erkekler; sağ elin avucu sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve küçük parmaklan sol elin bileğin; kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar. Kadınlar Sağ elf sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs üstüne koyarlar. Erkekler gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini kavramazlar. 6. Kıyamda iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak, 7. Sübhaneke okumak. 8. Euzubillahi mineşşeytanirracîm demek. 9. Her rekâtta Fatiha’dan önce “Bismillahirrahmanirahim” demek. 10. Fatiha’nın sonunda imamın ve ona uyanların Âmin demesi. 11. Sübhaneke, Eüzü- Besmele ve Âmin’i içinden okumak, 12. Sabah ve öğle namazlarında Fatiha’dan sonra uzunca, ikindi ve yatsı namazlarında kısa, akşam namazında daha kısa süre okumak. Bu misafir olmayanlar içindir. Yolcu olan veya vakti dar olan kimse dilediği ayeti ve süreyi okur. 13. Rükûa varırken “Allahu Ekber” demek. 14. Rükûda dizlerim ellerin parmaklan açık olarak tutmak Kadınlar parmaklarını açmaz ve dizlerim tutmazlar, sadece ellerini dizleri üzerine koyarlar. 15. Rükûda dizlerini ve dirseklerini dik tutup bükmemek Kadınlar rükûda dizlerini bükük bulundururlar. 16. Rükûda arkasını dümdüz yapmak. Kadınlar arkalarını biraz meyilli bulundururlar. 17. Başını, sırtı ile bir seviyede bulundurup yukarıya kaldırmamak ve aşağıya eğmemek. 18. Rükûda üç kere “Sühhane Rahbiye’l-azîm” demek. 19. Rükûdan kalkarken Semi Allahu ilmen hamideh’ demek. 20. Rükûdan doğrulunca “Rabbena leke’l-hamd” demek. 21. Secdeye varırken yere; önce dizlerini, sonra ellerini, daha sonra alın ve burnunu koymak 22. Secdeden kalkarken önce başını sonra ellerini daha sonra dizleri üzerine ellerini koyarak dizlerini yerden kaldırmak 23. Secdelere varırken “Allahu Ekber” demek. 24. Secdelerden kalkarken “Allahu Ekber” demek. 25. Secdelerde yüzünü iki elleri arasına almak eller yüzden geri ve uzakta olmayıp yüze yakın ve yüzün hizasında bulunmak, ellerin parmakları birbirine bitişik olduğu halde kıbleye karşı el ayası ile yere yapışık olmak. 26. Secdelerde üçer kere Sübhane Rabbiye ala demek, 27. Erkeklerin, secdede karnını uyluklarından, dirseklerini yanlarından ve kollarını yerden uzak tutması Kadınlar, secdede kollarını yanlarına, karnını uyluklarına yapıştırıp yere doğru alçalırlar. 28. İki secde arasında oturmak 29. İki secde arasında, birinci oturuşta Ka”de-i ûla ve son oturuşta Ka”de-i ahire elleri uylukları üzerine koymak. 30. Otururken sol ayağını yere yayıp üstüne oturmak ve sağ ayağını dikerek parmaklarını kıbleye karşı getirmek Kadınlar, ayaklarını sağ tarafa yatık olarak çıkarıp sol kalçaları üzerine otururlar. 31. Ettehiyyatü”nün kelime-i şehadetinde sağ elinin şehadet parmağı ile işaret etmek. İşaret; Kelime-i şehadette “La ilahe” derken sağ elin şehadet parmağını kaldırmak, “illellah” derken de indirmek suretiyle olur 32. Ettehiyyatü”yü içinden okumak. 33. Üç ve dört rekâtlı farzların üçüncü ve dördün rekâtlarında Fatiha okumak, ilk iki rekâtlarda Fatiha okumak ise vaciptir. 34. Son oturuşta “Ettehiyyatü”den sonra “Allahumme sali, Allahumme barik” ve bunlardan sonra da dua okumak. 35. Selam verirken başını evvela sağa, sonra sola çevirmek. 36. Selamda “Esselamu aleyküm ve Rahmetullah” demek. 37. İmam her iki tarata selam verirken kendisine uyan cemaati ve hafaza meleklerini selamlamayı niyet etmek. 38. İmama uyan, selamında cemaati ve imamı niyet etmek. 39. Tek başına kılan; selamında melekleri niyet etmek. 40. İmam sol tarafa selam verirken sesini biraz alçaltmak. 41. İmama uyan kişinin selamı, imamın selamına yakın olmak. 42. İmama sonradan uyan kimse, yetişemediklerim kılmak için imamın ikinci selamını beklemek.
peygamberimiz sünnet namazlara nasıl niyet ederdi